-
ORMAN YANGINLARI İLE İLGİLİ BASIN AÇIKLAMASI
Orman yangınlarının arttığı yaz ayları ile birlikte Yeşil Vatan’ın yılmaz koruyucusu ormancılar, yangınlarla mücadele bağlamında kamuoyunun gündemine oturmuştur. Bir kısım geleneksel medya ve sosyal medya platformunun, dezenformasyon içerikli bilgiler kullanmak suretiyle kamuoyunu yönlendirdiği, kurumlarımız ve Yeşil Vatan savunucusu insan kaynağımızı yıpratmayı hedeflediğini görüyoruz.
İklim değişiklinin etkilerine bağlı olarak Dünyada bulunan tüm ekosistemler artan bir tehdit altındadır. Artan sıcaklık, kuraklık, düzensiz yağışlar biyotik ve abiyotik zararlıların Orman Ekosistemleri üzerindeki etkilerini çok daha fazla artırmıştır. Tüm dünyada orman yangınlarının şiddeti, sayısı ve yanan alanların büyüklüğü artış eğilimindedir. Son yıllarda Kuzey ülkelerinde bile şiddetli orman yangınlarının görülmeye başlaması değişimi kanıtlayan en iyi örnektir. Dünya üzerinde yapılan bilimsel raporlara göre Akdeniz havzası ve özellikle Doğu Akdeniz çok hızlı bir şekilde ısınmaktadır. Hatta en çok ısınan bölgelerden biridir.
Genellikle Ülkemizde orman yangınlarının ana aktörü insan olmuştur. Orman yangınlarının % 88’i insan kaynaklı meydana gelmektedir. Yanan alan bakımından ise bu oran % 97’leri çıkmaktadır. Bu sebeple vatandaşlarımızın bilinçlendirilmesi ve daha dikkatli olmaları konusu hayati öneme sahiptir.
Ülkemizde Orman yangını istatistiklerine bakıldığında, özellikle 1970 yılından itibaren arttığı, artış eğiliminin özellikle son yirmi yılda katlanarak büyüdüğü görülmektedir. Geçen yıl 1 Ocak-19 Ağustos döneminde 1419 orman yangını çıkarken, bu rakam 2024’ün aynı döneminde 2529’e ulaşmıştır. İçinde bulunduğumuz yılın başından günümüze kadar geçen sürede çıkan orman yangını sayısı yıllık ortalamanın üzerinde gerçekleşmiştir.
Elbette yangın sayılarındaki artış kamuoyunun dikkatini çekmekte ve milletimizin hassasiyetle takibine sebebiyet vermektedir. Milletimizin orman yangınlarını dikkatle takip ediyor olması, vatandaşlarımızın orman yangın gönüllüsü olarak yeşil vatan savunmasına katılması memnuniyet vericidir. Geleneksel medyanın yerini alan sosyal medya platformları enformasyonun çok daha etkili ve hızlı yayılmasına sebebiyet verdiği tüm kamuoyumuzun malumudur. Bilginin doğruluğu veya yanlışlığı kontrol edilemeden yapılan enformasyon, ne yazık ki yüksek kamuoyu hassasiyetini kışkırtmakta kullanılmaktadır. Üzülerek görüyoruz ki benzer fiili, bir kısım geleneksel medya kanalı da sorumsuzca yapmaktadır.
Orman yangınlarıyla mücadeleyi, 185 yıllık bir geçmişe, derin tecrübeye sahip Orman Genel Müdürlüğünün yaptığını, büyüme eğilimi olan ve büyüyen yangınlarda diğer kamu kurum ve kuruluşlarımızın da mücadeleye katıldığını, milletimize ifade etmek isteriz. Yetkili kurum olan OGM ve bağlı olduğu Tarım ve Orman Bakanlığı sözcüleri ve iletişim kanallarından enformasyonun alınmasının doğru olacağını milletimize hatırlatırız.
Ülkemizin Orman yangınları ile mücadelede benzer Akdeniz iklim kuşağında yer alan ülkeler arasında tartışmasız en iyi olduğunu, tüm kamuoyuna tekrar tekrar hatırlatmakta fayda olduğunu görüyoruz. Sadece orman yangınlarında değil Anayasa ve kanunlarla verilmiş çok sayıda görev ve sorumluluğunu başarı ile yerine getiren, ilklere imza atan, yakın coğrafyasında bulunan ülkelere örnek olan başarıları mevcuttur.
Tüm kamuoyumuzun bilmesini isteriz ki; Milletimiz, tarihin en güçlü yeşil vatan ordusuna sahiptir ve görevinin başındadır.
Köklü geçmişinden biriktirdiği değerleri GELENEĞE dönüştürmüş, orman ekosistemlerinin fonksiyonları çerçevesinde değişen politika ve beklentilere uyum için, her daim YENİLİKÇİ, VİZYONER olmayı başarmış çok kıymetli emekçilerimizin itibarsızlaştırılmasını, değersizleştirilmesini, her yangın sezonu çıkan ilk dumanla birlikte haksız yere tartışılmasını doğru bulmadığımızı Orman Mühendisleri Odası olarak Milletimizin bilgisine sunuyoruz.
Günlerce yeşil vatan savunmasında görev alan, durmadan dinlenmeden çalışma iradesi gösteren insan kaynağımızın başarılı ve özverili emeğini gölgeleyen, itibarsızlaştıran tutum ve davranışları kınıyoruz.
Orman yangınlarında bizzat görev alan üyelerimizin ve orman fakültelerindeki uzman akademisyenlerimizin orman yangınlarının önlenmesi ve yangınla mücadele konularındaki Odamıza gelen talep, bilgi ve önerileri de dikkate alınarak, aşağıdaki zikrettiğimiz konuları kamuoyunun ve yetkililerin dikkatine sunuyoruz;
- Orman yangını yönetimi stratejisinin yanıcı ve rüzgâr gibi iki önemli ayağı, bileşeni vardır. İnce kuru yanıcı madde (çapı 3-5 mm’yi geçmeyen ince dal, ibre ve yapraklar ki 1 saat kuruma süreli yanıcılar olarak tanımlanırlar) miktarı ile rüzgâr hızının mümkün olan en az seviyeye indirilmesi orman yangınlarının büyüme ve şiddetlenme olasılığını önemli oranda (%50-60) düşürebilir. Teorik olarak; ormanlarımızın tabanındaki ince kuru yanıcıların tümüyle temizlenmesi durumunda (bunun uygulaması kolay ve ucuz çeşitli doğa dostu yöntemleri vardır) yangın çıkma olasılığı neredeyse imkânsız hale gelebilir. Çünkü nedeni ne olursa olsun tüm yangınlar bu tür yanıcıların tutuşması, ateş almasıyla başlar. İnce kuru yanıcı yoksa tutuşma yok, tutuşma yoksa yangın yoktur.
- Düz bir alan ve rüzgâr hızının 0 km/s olması durumunda, ince yanıcı miktarının niceliğinden bağımsız olarak, yangın oluşması, büyümesi ve şiddetlenmesi oldukça güçtür. Bu nedenle neredeyse tamamı meyilli alanlarda bulunan ormanlarda, yangın yönetiminde rüzgâr hızının düşürülmesi kilit öneme sahiptir. Yamaç meylini rüzgâr benzeri bir etkisi olduğu göz önünde bulundurulmalıdır. Bu konuda ülkemizde TÜBİTAK destekli bir çalışmada orman alanlarının sık dikilmiş piramidal servilerle oluşturulan rüzgâr perdeleriyle korunması durumunda orman içinde rüzgâr hızının %60 oranında düşürülebileceği sonucuna ulaşılmıştır. Benzer perdelerin eş yükseklik eğrilerine paralel olarak meyilli yamaçlarda tesisi yamaç etkisini en aza indirebilir. Sonuç olarak piramidal servi perdeleriyle donatılan (ihata edilen) yeniden ormanlaştırma (ağaçlandırma) alanlarında yangın çıkma, büyüme ve şiddetlenme olasılığı %50-60 oranında azaltılabilecektir.
- OGM tarafından orman yangınlarına karşı ormanların dirençlerini artırmak için YARDOP (Yanan Orman Alanlarının Rehabilitasyonu ve Yangına Dirençli Ormanlar Tesisi Projesi) yangın bölgelerinde karayolu güzergâhlarında ve yerleşim alanları çevresinde derhal hayata geçirilmelidir.
- Köylerde nüfusun çok olduğu, kente göçün henüz yaşanmadığı 1970 öncesi dönemlerde köylü kullanımından dolayı ormanlarda yanıcı madde fazla birikemiyordu. Göçebe veya yerleşik toplulukların küçükbaş hayvanları ormandaki otları ve kısa boylu çalıları yiyerek yanıcı maddeyi azaltıyordu. Toprağı ezerek sertleştiriyor ve diri örtünün oluşmasını engelliyordu. Artık daha genç ormanlara sahibiz. Yani kolay yanan, zor söndürülen ormanlar. Köylünün ormanı terk etmesi sonucu kendiliğinden gençleşme yaşanmış, açıklıklar kapanmış ve etrafa doğru yayılma yaşanmıştır. Ayrıca yangın sonrası, üretim kesimleri sonrası ve diğer ağaçlandırma çalışmaları nedeniyle genç sahalar oluşmuştur. Ortaya çıkan bu yeni orman tipinde yoğun yanıcı madde birikimi olduğu ve bunun son yıllardaki yangın şiddetindeki artışta etkili olduğu ortadadır. Özellikle yangın riskinin yüksek olduğu yoğun diri örtüye sahip alanlarda denetimli yakma ve denetimli otlatmanın tartışılması, örnek alanlarda denenmesi gerekir. Bahardan itibaren yaz süresince gerekiyorsa kritik yerlerde denetimli otlatma yaptırılmalıdır.
- Orman yangınları öngörülmesi güç pek çok belirsiz parametresi olan, uzaya insan göndermek ve atomu parçalamaktan çok daha karmaşık ve yönetilmesi çok daha güç süreçlerdir. Bu nedenle orman yangınları yönetimi yüksek derecede bilgi birikimi ve yerel deneyim gerektirir. Ortalama büyüklük ve şiddetteki bir yangının her 4.-5. saatinde ya da yanan her 400-500 hektarlık alanın açığa çıkardığı enerji miktarının Hiroşima’ya atılan atom bombasına eşdeğer olması da orman yangınlarıyla mücadele etmenin ne denli çetin ve güç bir iş olduğuna işaret eder. Bu sebeple her önüne gelenin uçak ve helikopter alarak biz de yangınlara müdahale etmek istiyoruz gibi söylemleri, yangın anındaki hissettikleri dehşet ve heyecanla söylenmiş sözlerden ibarettir.
- Yanan alanlarda alınacak önlemler alan kategorilerine göre farklılıklar göstermelidir. İnsanın tahribi sonucunda sert yapraklı-yapraklı doğal ormanların yerini işgal eden makilikler, meşe gibi diğer yapraklı ağaç türlerine, biyolojik çeşitlilik değeri taşıyan makilikleri de yok etmeden dönüştürmelidir. İnsanın doğrudan-dolaylı etkisiyle (faydalanma, otlatma vb.) çalılaştırılmış ve maki şekline dönüştürülmüş, bir zamanların katlı koru ormanları tekrar kurulmalıdır. Yanan ormanlarda sadece Kızılçam yoktur, kendiliğinden gelemeyen diğer ağaç ve çalı türleri ekim ve dikim yoluyla doğayı taklit ederek getirilmelidir.
- Ormanlarda bulunan yangına dirençli meşe türleri, dişbudak, harnup, defne, çınar, dut, ceviz, badem, çitlembik gibi yerli türler korunmalı ve gerekirse teşvik edilerek karışıma katılmalıdır. Geniş yapraklı ağaç türlerinin, ibreli türlere oranla daha güç ve daha az enerji açığa çıkararak yandıklarından, karışıma katılacak türlerin seçiminde yetişme ortamına uygun yangına dirençli geniş yapraklı türler tercih edilmelidir. Ormanların yangına dirençli hale getirilmesinde, yangına direnci kanıtlanmış servi türlerinden de yararlanılmalıdır.
- Orman yangınlarını söndürmede bugüne kadar ağırlıklı olarak uygulanan ”savaş” yaklaşımını artık geride bırakılmalı, bunun yerine ormanla iş birliği yapmak ve yangınlara karşı dirençli ormanların kurulması yaklaşımını hayata geçirmek zorundayız.
- Canlı ağaçlar sahada bırakılmalı; Yanan sahalarda yanmadan canlı kalan ağaçlar, miktar ve alanı ne kadar olursa olsun mutlaka sahada bırakılmalıdır. Bu temel kural olarak belirlenmeli ve taviz verilmeden uygulanmalıdır. Yanmadan canlı kalan ormanlar “ekolojik koridorlar” veya “yaşlandırma adacıkları” olarak işlev görürler.
- Ülke ormanlarının yapısındaki son 60-70 yıldaki değişimin ortaya konulması, sıklaşan genç ormanlardaki ince yanıcı madde miktarının artması ile ortaya çıkan durumun yangın açısından araştırılması gerekir.
- Yangınlar nedeniyle son 100 yılda ormanı zarar gören veya görmeyen eski yanan ormanlık alanların hikâyesi kamuoyu ile paylaşılmalıdır.
- Orman yangınlarının tüm ülke gündemini meşgul ettiği günlerde doğru bilginin kamuoyu ile paylaşılması için; yangın sezonunda çok daha önce tarihlerde OGM’den, üniversitelerden, ilgili meslek örgütünden veya orman yangınları konusunda uzmanlaşmış meslek mensuplarımızdan oluşan bir isim listesinin tüm medya kuruluşlarına (TV, Radyo, Gazete vs) verilmesi ve ihtiyaç halinde basının bu kişilerle iletişime geçmesi sağlanmalıdır.
- Orman yangınları ile mücadelede vardiya sistemine geçilmesi, özellikle yangınlarda mühendisinden işçisine tüm personelin insani koşullarda istirahatine imkân verilmesi sağlanmalıdır. Bu sayede özellikle can kayıplarına mahal verilmemesi önem arz etmektedir. Yangınla ilgili personeller çoğu zaman bir yangından diğerine evine dahi uğramadan gitmektedir. Elbette işin doğası gibi görünse de bu durum sürdürülebilir değildir.
- Ormancılık sektör çalışanları yaz-kış demeden, yangın-üretim-koruma faaliyetlerinde canla başla çalışmakta, kimi ailelerini bile ihmal etmekte buna rağmen maddi-manevi hiçbir anlamda hak ettiği karşılığı alamamaktadır. Moral motivasyonun en üst seviyede olması halinde bu zorluklarla baş etmek ancak mümkün olabilecektir. Tüm çalışanların beklentisi ruhunun okşanması, moralinin üst seviyede tutulması, canlarının her şeyden önemli olduğunun hissettirilmesidir.
- Yangınların söndürülmesinin kamuoyunda zannedildiği gibi sadece hava filosu ve kara gücünün makine ekipmanı ile değil, bu ekipmanları kullanan insan kaynağının etkin ve verimli çalışmasıyla başarılı olduğu bilinmelidir. Yangınları söndürmede asıl kuvvet yer ekipleridir. Yer ekipleri acilen güçlendirilmelidir. Devletimiz adına orman yangınlarıyla mücadeleyi yürüten OGM’nin Hava filosu ve yer ekiplerinin makine ekipmanı yeterli düzeydedir. Eksik olan husus ise insan kaynağıdır. O nedenle güvenlik teşkilatlarımız olan TSK ve Emniyet Teşkilatımızdaki gibi vardiyalı çalışma düzeni yangın sezonu olan 1 Mayıs – 30 Kasım dönemini kapsayan 7 aylık dönemde OGM’de de uygulanmalıdır.
- Son yıllarda orman yangınlarıyla mücadele eden ormancılık sektör çalışanlarının yükü inanılmaz düzeyde artmıştır. Pandemi döneminde sağlık çalışanlarımıza, yargıdaki iş yükünden dolayı adalet çalışanlarımıza yapılan iyileştirici adımlar gibi Yeşil Vatan savunucusu ormancılık sektör çalışanlarının da sosyal ve ekonomik hakları iyileştirilmelidir.
- Orman yangınlarının bulunduğumuz Akdeniz havzasında yüzyıllardır varlığı bilinmekte ve bu yangınlardan sonra bu ormanların kendi kendini yenilemesi bilimsel olarak da ispat edilmiştir. Ancak son dönemde havaların aşırı sıcak gitmesi ve insanlarımızın tedbirsiz olarak faaliyetlerini yürütmesi orman yangını sayılarında fazlaca bir artışa neden olmasının yanı sıra kırsal alan yangınlarına da orman teşkilatınca müdahale edilmesi iş veriminde düşüklüğe neden olmuştur. Bu nedenle kırsal alan yangınlarının yükü orman teşkilatının üzerinden kaldırılmalıdır.
- Belediye İtfaiye Teşkilatları genel olarak merkezi olduğundan kırsal alan yangınlarına uzak kalmaktadırlar. Bu durum kırsal alan yangınlarında ikincil görevli olması gereken ormancılık teşkilatını müdahalede birincil konuma getirmiştir. Belediye İtfaiye teşkilatlarının kırsal alan yangınlarındaki etkinliğini artırmak için mahalle bazlı yapılanma ve arazi kabiliyetli araçlarla güçlendirilmesi elzemdir.
- Birçoğunda ihtiyaç olmamasına rağmen her kırsal alan yangınına 112 acil çağrı merkezi, AFAD veya mülki idare tarafından hava aracı talebi olmaktadır. Hava araçlarının bölgesinden uzaklaşması da orman yangınlarına müdahale noktasında zafiyet oluşturmaktadır. Bu konuda daha hassas davranılmalıdır.
- Yangınlarla ilgili suç tanımlarının yeniden belirlenmesi ve cezaların ağırlaştırılması ile ve bilgilerin, yasal yaptırımların ve uygulamaların kamuoyu ile detaylı olarak paylaşılması gerekmektedir. Böylece Devletimizin, ormanları koruması için aldığı tedbirlerin ne denli ağır yaptırımlar içerdiği milletimize hatırlatılmalıdır.
- Son yıllarda özellikle iklim değişikliğine bağlı olarak kuraklık gözlenir ölçüde artmıştır. Enerji nakil hatlarından çıkan yangın sayısının da arttığı gözlemlenmektedir. Gecikilmeden orman alanlarından geçen hatların güzergâhlarının yenilenmesi, bakımlarının yapılması, ormandan geçmesi zaruret olması halinde yüksek teknoloji ürünler kullanılarak yangın riskini azaltıcı tedbirler alınmalıdır.
- Orman yangını sezonu dışında, sadece OGM personelleri, orman köylüsü ve ormanla ilgisi olan vatandaşlara değil, ülke çapında diğer tüm kamu kurumları, üniversiteler, belediyeler, STK’ların da içinde bulunduğu “Orman Yangınlarını Önleme ve Mücadele” başlığı altında kampanyalar, eğitimler, toplantılar, sunumlar yapılmalı velhasıl farkındalığı artırıcı ve toplumsal bir harekete dönüşebilecek aksiyonlar alınmalıdır. Orman yangınları ile mücadele tüm topluma yayılıp, ulusal bir hareket başlatılmalıdır. Milli Eğitim müfredatına Yeşil Vatan adı altında bir ders konulmalıdır. Bu dersler de Orman Mühendisliği eğitimi almış meslek mensuplarımız tarafından verilmelidir.
Son zamanlarda terörizmin sözcülüğüne soyunan bir ekip tarafından orman yangınlarına sebep olanlar değil orman yangınlarını canı pahasına söndürmek için mücadele eden Yeşil Vatan savunucuları eleştirilmektedir. Bu en basit tanımıyla örgütlü kötülük, bir adım sonrası da vatan hainliği ile tanımlanabilecek bir pespayeliktir.
Orman Mühendisleri Odası olarak her daim meslek mensuplarımızın ve kurumlarımızın kıymetli Yeşil Vatan Ordusunun hak ve menfaatlerinin yanında olduk, olmaya da devam edeceğiz.
YEŞİL VATAN TÜM MİLLETİMİZ İÇİN OLDUĞU GİBİ İNSANLIK İÇİN DE OLMAZSA OLMAZ BİR DEĞERDİR VE KORUNMALIDIR.
Meslek ve Ülkemiz kamuoyuna saygıyla duyurulur.
Orman Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu